Bir hayli iri denebilecek devasa gözleri, ikisinin
arasından hafifçe aşağıya doğru süzülen dostça bir burun ve büyülü asa
şeklindeki upuzun işaret parmağı ile burunun üzerine kaydırdığı, gözlerine iyi
gelebilme ihtimalinden kuşku duyduğum gözlüğünü yakınlaştırdı göz bebeklerine.
Aklımın gölgesinde uçuşan siyah kelebeklerden bir tanesi onun omzuna konmak ile
tehdit ediyordu beni. Aldırış etmeden ona odaklanmaya devam ettim. Dudaklarını
araladığında onun tahminimden küçük dilini gördüm.
“Sana bakarken vahşice düşüncelere kapılmamak imkansız. Dudakların
beynimin orta yerinde deprem yaratıyor. Kalçalarından ayak parmaklarına kadar
seni süzerken ruhumun aç bir canavar olduğunu hissediyorum ama ne yazık ki sen
bir fahişe değilsin ve ben kendimden çok utanıyorum. Ses tellerinin
dalgalarında kulaklarım sevişirken bu tanrıçaya tapmak isterdim diye dileniyor
kalbim.”
“Kimsin sen?”
“Yabancınızım. Kim olduğum mühim değil. Sadece birkaç cümle olsun
konuşmak isterim sizinle. Sizin gibi kitaplar ile özel bir bağ kuran ve tüm
hormonlarımın dengesini şaşırtan biriyle kısa bir zaman dilimi içerisinde
söylenmiş sözcükler bile büyük bir ayrıcalıktır benim için. Benim edepsizliğim
yüzünden sövgü kelimeleri ile ağzınızı kirletmediğiniz için minnettarım ve beni
şaşkınlıkla izlemeniz normal efendim. Böyle bir tanışma girişimi bir hayli
tuhaf oldu fakat sıradan olsaydı girişimim ilginizi çekmezdim sanırım. Kömür
diyarı Zonguldak’lı bir türküm. Kitap ve yalnızlık müptelası, patavatsız bir
herifimdir. Baştaki aptallığımı unutun lütfen sizinle sadece dost olmak ve sizi
dinlemek istiyorum. Zararlı bir Kazanova değilim. Gönül mezarlığımda yatan
sadece bir kişi var inanın bana! Biliyor musunuz söz sanatınız beni cezp ediyor.
Konuştukça konuşmak istiyor içim. Şuan aklıma geldi de sanırım adımı
söylemedim. Bana dost diye hitap edebilirsiniz. Ya da belki serseri demek gelir
içinizden.
“Sanırım Manyak diyeceğim. Adının anlamını da taşımış olursun ne
dersin?”
“Aman Allah’ım yapmayın, beni nasıl algılarlar sonra? Biliyorsunuz
insanlarımız düz kontak düşünürler ama size güveniyorum bayan dolgun cazibe.
Beni kelimeleriniz ile yerle bir edebilir veya hak ettiğim asıl kimliğimi de
tarif edebilirsiniz. Kafama vuran ağrı çoğaldı biliyor musunuz şuan? Size
ahlaksız tekliflerle gelip ısrar eden pipi beyinli erkekler çok mudur acaba?
Çünkü ülkemizde pipi beyinli erkeklerin ortalaması bir hayli yüksek doğrusu.
Tiksinti veren rastlantılardan ibaretler lakin eminim ki disiplinli bir öğretmen
gibi güzel bir ders veriyorsunuzdur onlara. Bazen bir örümceği canlandırıyorsunuz
gözümde. Bir cins dişi örümcek işi bitince erkeğini yer bilirsin. Ben o
yanınızı görmem umarım. Benim konuşmama verdiğiniz müsaade ise şans mıdır kader
midir bilemem? Yok yok kesin kader.”
“Şans boş kafaların batıl inancıdır.”
“Hemfikiriz bu konuda efendim. Sizin bütün fikirlerinizi bilgi
bankamda saklayacağım. Biliyor musunuz aslında o kadar çok ortak noktamız var
ki. Sadece benim hayal olarak gördüğüm bazı şeylere siz hayat vermişsiniz. Bazı
cümleleriniz o kadar fazla müstehcen ki gizli kalmalı sizinle. Gitme vaktimin
gerektiğini hissetmeye başladım fakat kontrol edemiyorum ruhumu. Bir müddet
daha beni dinleyin yalvarırım!”
“Ayağa kalkar mısın?”
“Kalktım! Şimdi ne yapmalıyım?”
“İnsanlar ne için vardır?”
“İnsanlar birbirine muhtaçtır dost. Sanırım bunu en iyi açıklayan
“TOLSTOY”. İnsanlar imtihan için vardır ve şimdi ben senle, sende benimle.
Birbirimizle sınanıyoruz fena mı dost? Ayağa kalkar mısınız efendim?”
“Kalktım.”
“Pekala. Şimdi oturabilirsin. Seni sevdim garip bir
hanımefendisin vesselam. Şunu bilmeni isterim seni kendime çekmek adına
yalanlar söyleyip kalbini kirletmiyorum ve bu farklılık beni mutlu ediyor. Emin
olduğum bir başka nokta ise değişik türleriz hemcinslerimiz arasında. Manyak
bir kimlik göstererek misafir oldum dünyanıza. Hoş buldum… Rahmetli Kemal
Sunal misali “iyi aile çocuğuyum” efendim. Bazen arzularımın tesiri altında
kalsam da genel itibariyle otokontrolü güçlü bir adamım. Suyu severim. Hırçın
denizlerin kenarında fırtınalı havaların içinde büyüdüm. Dalga sesi ruhumu
doyurur. Cazibeniz karşısında kontrolü sağlamak güç lakin kişiliğiniz ile
tatmin olmak istiyorum efendim. Sizi ulaşamadıkları dişiliğiniz uğruna
sıkıntıya düşürenlere aldırış etmeyiniz. Bu pipi beyinli veletler elde
edemeyince mundar eden cinsten. Kedi uzanamadığı ciğeri mundar edermiş misali.
Kedileri çok severim, onları bu bahisten uzakta tutalım o yüzden. Bir gün sizi
üzmeye yeltenirsem, hatıra defterinizde mikrop olarak değil de hoş ilginç ve
kısacık tatlı bir anı olarak kalayım olur mu? Yoksa bana haksızlık etmiş
olacaksınız. Tipik bir Karadenizliden fazlası, Gökgöl Mağarası’nın muhacir
delikanlısı, öyle belki kirlenir kirletilir ama mikrop olarak kimsenin ocağını
kirletmez. Bu cümleler bana büyük geldi biliyorum sanırım biraz kilo almalıyım.
Kafka’yı sever bir haliniz var? “mektuplar ile örülmüş bir aşk hikayesi…” bende
severim Milena’ya mektuplar adlı eserini. Fakir bir serseri olarak yatırımımı
hep kitaplar üzerine yaparım ama sizinle beraber okuma cesaretini gösteremem.
Dudaklarınıza karşı koyamaz ilk kıpırtısında sahiplenirim onları. Gitmem
gerekiyor efendim. Gecenin karanlığı sardı etrafımızı. Sizde gidin de ve mışıl
mışıl uyuyunuz. Ben bu gece sanırım senleyim hayaller aleminde. Benim hurim
sizsiniz bu gece dersem benim sonum olacak bu söz. Özür borçluyum galiba. “Madam…” iyi geceler diliyorum. Umarım size ve
gönül diyarınıza olan hürmetim yanlış anlaşılmaz. Sırtım size dönük yürürken
benden nefret etmezsiniz umarım. Uykunuzdan uzak kalmayınız geceleri. Hava
karadığında bütün kelebekler siyahtır.”
Sırtındaki renkli damarları bir haritayı andırıyordu. Sokak da
ayak tabanlarım kaldırıma yapışmışçasına hareketsizken arkasından öylece
kalakalmışlık değil kaybettiğimi sandığım yolumun aslında henüz çıkılmamış
olduğunun artık bilincindeydim. Yolunu kaybetmiş hiçbir kimse yoktu. Güç bela
geçen bir yolcuğun sonu vardı. Yol bittiğine göre kendi içime doğru çekilip
ardından yeni bir bavul hazırlamak gerekti. Gözlerimi yumduğum an bütün kelebekler
yeniden rengarenk olacaktı…
YEŞİM TEKE
Yorumlar
Yorum Gönder