SICAK BEBEĞİM


                                                    

Yüzünün yan halinden gömülürken toprağa ne diyeceğimi bilmiyorum. Yüzünü örten kahverengi saçlarının kokusu burnuma toz toz gelirken, derinlerde nasıl nefes alacağımın endişesini yaşıyorum. Dağınık, serseri kaşları toprağımı hoyratlaştırıyor. Düşes burnu soğuk havada gitgide kızarırken, bir kuş olup burnuna konmak istiyorum. Fakat küçük ve nemli gözleri çamura dönüştürüyor toprağımı ve hareket etmekte güçlük çekiyorum. İşe yaramaz bir bedenden sıyrılıp ona şifa olmak, hatta belki başarabilirsem, en başa dönmek son arzum. Onu seviyorum. Tahmin edersiniz sözcüklerimden kalbimi nasıl bir sevdaya dahil ettiğimi. Onu seviyorum. Binlerce kez tekrara düşüyorum. Aynı testte aynı soruları çözerken, hep aynı yerde yanlışlar yapmaya devam ediyorum. Onu seviyorum. Kimsesiz çocuk gözlerini, düşünce tutmadıkları ince kemikli ellerini, iflas etmiş bir babanın geriye kalan bütçesi kadar dar omuzlarını, küçük bir kız çocuğunun pembe yanakları gibi duran göğüslerini, "bana masal anlatsana" dediğim zaman gülücükler içerisinde onlarca kelimeyi odamın havasına yayan ses tellerini, Başkentte balık ekmek yerken, hafif hafif kabaran dudaklarını, utangaç bir piyanistin çaldığı romantik notalar kadar saf dizlerini ve oluk oluk içime akışını hayal ettiğim kanını seviyorum.

Sevmek sözcüğü ne kadar güzel gelse de kulağımıza, niçin bu kadar az söylüyoruz? Duymaktan yanayız duyurmaktan değil. Hep kendi adımıza kararlar alıp, kendi hayal kırıklıklarımızın sorumlusunu başkası ilan ediyoruz. Görmüyoruz bedelleri. Aynaya baktığımızda yaş almışlık görüyoruz, çizgilerimizin somut bedeller olduğunu fark etmeden. Vaktimiz varken, vaktimiz hiç bitmeyecekmiş gibi yanılgılara, kendimizi aldatmacalara düşüyoruz. Fakat ben, Mayda için yaşıyorum. Mayda varsa yaşam onun içindir. Gözlerime bakıyorsa sıcak bebeğim, sadece gözlerime bakışını seyrederim. Beyaz saten dişlerini bir çarşaf gibi gülüşüyle göz bebeklerime sererken, zihnimde tek yankılanan sevişmelerimizin çığlığı. Fakat artık yüzünün yan halinden gömülürken, toprağa ne diyebilirim, bilemediğimi söylemiştim. İrili ufaklı kaya parçaları altında bile ezilsem, onun vazgeçmiş bakışları kadar küçülmem. Seviyorum. Birini terk ederken bile sevebileceğimi hiç zihnime yuvarlamamıştım. Zihnin çoğu zaman, yaşatmadan sorgulatmıyor seni. Bu yüzdendir acemi hatalarımız, zorluğa karşı dirençsiz bedenimiz, pili bitmiş bir bebek gibi sessiz tebessümlerimiz. 

Çenesinden trene binip, ağız boşluğunda soluklanıyorum. Ardından burun deliklerine ensemin kokusunu emanet edip, kirpiklerine doğru yola çıkacağım. Kirpiklerinde öpeceğim onu. Ateşli ve uzun. Biliyorum öpüşürken gözlerinin kapalı olduğunu. Bu sayede görmeyecek vedamı. 

YEŞİM TEKE

Yorumlar