FLU


Tabure kalçamda sert. Rahatsız oturuşuma rağmen şarkı söylemeye devam ediyorum. Söylediğim şarkıyı nereden duydum bilmiyorum ancak bana deniz kokusunu ve sabah serinliğini hatırlatıyor. Ağlamıyor, ağlıyor gibi de yapmıyorum fakat ne olduğu belirsiz bir iki su damlası akıyor yanağıma. Yanağım utangaç. Hava vicdanlı. Kurutuyor saniyesi dolmadan. Kalkıyorum tabureden. Tabure ile şimdi göz göze. Omuzlarından yük kalkmış gibi rahat. Zavallı tabure, yine de vedalaşmayı biliyor. Tabure bile vedalaşıyor, adam vedalaşmıyor. Adamın acaba omuzlarından yük kalkmış mıydı? Yoksa bu kopuş omuzlarına mı binmişti?

Dudaklarım ıslak. Neden kuru olsun ki yalnızım diye? Ayrılık sonrası kuruyan dudaklarım, solan çehrem ve nemli kirpiklerim olmadı ki benim hiç. Sevmek, yolunda giden bir araba ise önüme çıkan ayrılık yüzünden sağa çekmem gerekmez ki. Bu yol bitene kadar daha çok keser o yolumu. Ben ıhlamur bardağını iki dudağımın arasına götürüp biraz daha kitap okuyacağım. Bu beklemek. Ya da boş verin. Evet boş kalpler verip içini doldurmalarını isteyin. Sonrasında da kalbi müsait bir zamanda avuçlayıp kavrayarak eski yerine koyun. Sonra hangi dağın yıkıldığı, hangi derenin taştığı mühim değil. Siz ikili oynamayı değil olmayanı oynamayı seversiniz. Belki de canlandırdığınız karakter hep olmak istediklerinizdi. Eğer böyleyse zaten sizinle hiç karşılaşmadık. 

Duygular üzerine çıkıp dümdüz yürümeye çalışmak da nedir? Hiç mi ürpermedi yanık, koyu ve rutubetli teniniz? Düşebilir hatta düşerken o sırada orada sizi gıpta ile izlemekte olan birinin üzerine düşüp onun iç organlarını, dağıtılmış evlatlar gibi kederli ve başıbozuk hale getirebilirdiniz! Tanrıya şükürler olsun! Değerini ölçmemekle beraber, atlattığımı düşünüyorum. Hiç değilse fatura gelmedi. Dur, eyvah! Yoksa kesilmeyen faturanın bedeli hiç beklenmedik bir zamanda mı çıkacak? Ne olur geri gelin! Böylece çekip gidemezsiniz! İçmediğim günahların bedelini ödeyemem ben!

İşte şimdi kafamın üzerinde deneylere başladı siluetler. Bir karışımdan diğer karışıma geçerken baş dönmelerim oluyor ve üstelik ben kansızlık yaşayan çok beyaz bir vücudum. Dahil edildiğim deneyler kapımdaki kilit sayılarını arttırıyor. Biliyorum bir gün kaçmak isteyeceğim ve kilitler aç aç bitmeyecekler. Ben Azizle beraber oturup düşüneceğim. Aziz üçüncü yarıdan bahsedecek. Hayatın aslında üç yarıdan oluştuğunu sessizce söyleyecek ve ben kalbimdeki duvarlara kırmızı şarap akıtıp, aşkın bir kadeh olduğunu varsayıp onu un ufak edeceğim. Aziz omuz hizamda. Üçüncü yarı,  flu ve sıcak başlayacak. 

Gelecek.


YEŞİM TEKE

Yorumlar