1. Maksim Gorki "Ana"
Maksim Gorki denilince akla ilk gelen kitabı Ana'dır. Umudun, başkaldırının, romanıdır Ana. Gorki'nin kitapları arasından Ana'yı ayıran en önemli özellik; toplumcu realist edebiyatın ilk örneklerin olmasıdır. Fakirlikten ve gördüğü şiddetlerden insanlığını, tüm benliğini unutmuş bir kadının, sosyalist dünya görüşüne sahip oğlunun parmaklıklar ardına girmesinden sonra, dünyanın aslında değiştirilebilmesinin mümkün olduğunu anlayıp, keşfetme hikayesidir. Gorki, Ana'yı Amerika'da 1906 tarihinde kaleme almıştır. Yayınlanır yayınlanmaz tüm dünyada okunmaya başlanmış, tüm dillere çevrilmiştir. Gorki, Ana'daki ana karakter olan Pelageye Vlasova'yı gerçekte yaşamış olan bir Rus devrimcisinden esinlenerek kaleme almıştır. Ana'yı mutlaka okumalısınız. Ayda Düz'ün çevirisi ile okursanız daha iyi olacaktır.
"...Üstümü değil , beynimi arayın benim."
2. Charles Bukowski "Ekmek Arası"
Bukowski derken bile durup on defa düşünüyorum. Bukowski okumamanız hiç kitap okumamanız gibi. Eğer ilk defa onu okuyacaksanız veya daha önce de okumuş olabilirsiniz ama şu açıdan diyorum; Ekmek Arası kitabında Bukowski'nin otobiyografisini okuyacaksınız ve onu anlayarak, tanıyarak başlarsanız onu okumaya, diğer kitaplarında Bukowski gibi düşünüyor, onu çok iyi anlıyor bulabilirsiniz kendinizi. Bukowski'nin keskin bıçak gibi sözleri sizi sorgulamaya itiyor. Laf kalabalığı yapmıyor, anlatmak istediği neyse, basit ve tartışmasız bir şekilde ortaya döküyor. Dili keskin olduğu kadar anlaşılır ve tamamen gerçekçi. O ütopyasını değil gerçek dünyayı size anlatıyor. Ekmek Arası'nda Bukowski'nin çocukluk ve lise yıllarını, aile yaşamını okuyacaksınız. 1982 de yayımlanan Ekmek Arası'nı kesinlikle okumalısınız.
"...Üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. Dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediginden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert oldugunu söylemiyorlardı. Üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. Kitaplar yumuşatıyordu insanı. Kitabını bırakıp sokağa çıktığında kitapların sana söz etmedikleri şeyleri bilmek zorundaydın..."
3. Anais Nin "Aşk Evindeki Casus"
Aşk romanı konu olduğunda çok ince eleyip sık dokurum. Çünkü aşk romanı yazmak nedense birçok yazarın kolayına kaçıyor. Herkesin sanki başka konu yokmuş gibi aşk romanı yazıyor olması, okuru gerçekten de aşktan bile soğutuyor. Fakat Anais Nin'in Aşk Evindeki Casus kitabı, değeri düşük ve sıradan bir aşk romanı değil. Duygusallığı ve erotizmi birleştiren Anais Nin, kalemini ustalıkla kullanıyor ve büyüleyici ve karmaşık bir kadının iç dünyasına bizi dahil ediyor. Ana karakter Sabina, ihanet ve suçluluk hislerinin ağırlığı altında ezilirken, mutlak bir bütünlenmeyi arıyor. Tanıdığı her erkekte, Sabina için "mükemmel" anlamı taşıyan erkeğin bir parçasına rastlıyor. Aşk Evindeki Casus, modern bir kadının kendini keşif sürecidir.
''...Aşkın düşmanı asla dışarıda değildir; düşman bir erkek ya da kadın değildir, bizde eksik olan şeydir.''
4. İlhami Algör "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku"
2011 senesinde yayımlanmış olan İlhami Algör'ün en başarılı kitabı Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku adlı kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. İlhami Algör'ü okurken, kitabın ana karakterinin sizinle konuşuyor olduğunu hissedeceksiniz. Betimlemeleri, devrik cümleleri, başı bozukmuş gibi duran uzun cümlelerinde aslında karakterin kendi ile hesaplaşıyor olduğunu, bu hesaplaşma esnasında karmaşık bir hale yuvarlanıp, sıkışıp kaldığını anlayacaksınız. Yazar olmak isteyen ve bu sıralarda çok özgür, özgüvenli, savruk bir kadın Müzeyyen'e aşık olan ana karakterimiz, tüm hayatını Müzeyyen'e göre yaşamaya başlıyor ve hikayesi yol alıyor. Bu kitabı okuyup çok severseniz eğer, sizin için bir not düşmüş olayım; "Albayım Beni Nezahat İle Evlendir" adlı kitap, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'nun devam niteliğinde olan kitaptır.
"...Aynadaki kadın benim zıttım," demişti, "ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece... Çapkın, güçlü, özgür."
5. Attila İlhan "Fena Halde Leman"
1980 de ilk baskıyı yayımlanmış olan Attila İlhan'ın Fena Halde Leman isimli kitabı, her ne kadar çok tartışma konusu yaratmış olsa bile Attila İlhan'ın en değerli yapıtları arasındadır. Cinselliği cesaretle kaleme almıştır. Kitap aslında iki bölümden oluşmuştur. İlk kısımda ana karakter Leman Korkut'un yaşadığı toplumsal ve sınıfsal ortam, bu ortamın gelişme süreci yer almakta. İkinci kısım ise, Leman'ın bireysel diyalektiği. Bu kitapta Leman'ın iletişimsizlikten kaynaklanan derin yalnızlığını ve cinselliğin karmaşık halini okuyacaksınız.
"...Sonbahar bitmek bilmiyor. Dumanı tüten iri çekirdekliyağmurlar, eski Çamlık'ın, kendi haline terk edilmiş vahşi bahçelerine yıkılıyorlar. Tüylü kasımpatları renkli kafalarını sallıyor, mahcup hanımelleri uslu uslu ıslanıyorlar."
YEŞİM TEKE
Yorumlar
Yorum Gönder