Sırtımın kamburu üzerinde yürüyen bir
salyangoz gibi itici bakışlısın sevgilim. Fakat gerçekten bir kamburum olmuş
olsa seni buna rağmen sırtımda taşırdım. Düşünüyorum da neden bir gün bir
yerlerde kadere mahkum çarpışıp yeniden aşık olmuyoruz seninle? Bu sefer
kırmızı güller atmosferi güzelleştirmeden irili ufaklı öpüşürdüm seninle.
Saatlerin bir erguvan gibi açıp papatya olup solduğu günleri bu sefer canı ile
tehdit eder hatta zamanı bile avcuna alabilen hükümdar olduğum yalanı ile onu
kandırır takvimden hışırtı ile yırtılmasına göz yummazdım sevgilim. Gözüm
karardı senden çok sonra. Sana yeşil ışık çakan o gözlerimin ışığı söndü
zamanla. Şimdi bana bir soru sorsan cevabı dilimden damlatmaz direk yaşatırdım
sana.
Neyi özlüyorum biliyor musun sevgilim? Seninle geçirdiğim ayların
ikametgahını. Dili mandalla tutturulmuş gibi suskun ve acılı şimdi o
mahalle. Kuvvetli bir üflemenin yıkacağı toprak evlerin
tenhalarında kaçamak koklaşmalarımızın tadı stoklarda kalmayan gıda gibi şimdi.
Senin kokun ciğerime varana kadar dağlarım yıkılıyor, volkanlarım patlıyor,
rüzgar olmayacak yerden esip içimde toz duman oluyordu tüm benliğim. İçime
çektiğim her anın sonu, ateş kızılı dudaklarımın ince dudaklarına kilitlenişi
ile sonlanıyordu. Dinazorun serçe parmağına düşen böğürtlendin sen sevgilim.
Sana vahşice doyumsuzdum. Sana olan tutkum nefes kadar mucizevi ölüm kadar
korkutucuydu. Sensiz geçirilen saatlerin tik tak sesleri ayrılık şarkısı gibi
acı veriyordu ruhuma. Sana benim gözlerim ile bakacaklar düşüncesi bile ruhuma
kesikler atıyor bana acıdan başka bir duygu getirmiyordu. Zaten seni de bu
kesikler ürkütüp bir kuş olup göğsümden uçurmamış mıydı?
O günler bugüne gelse ben yine iflah olmam
sevgilim. Seni sırtından takip etmek bile yeniler organlarımı. Sana azalır, sana
çoğalırım. Omuzlarına acıkırken, boynunda
doyumsuzlaşırım.
İnse trenden bir yolcu ince dudaklarıyla ve sen olduğunu
öpüşürken anlasam, tanısam seni ürkek kaşından.
Hikayemi bitirmeden sonucum olur musun
yeniden?
YEŞİM TEKE
Yorumlar
Yorum Gönder