LEZİZ TASLAK



Şimdi o bilindik cümlelerle başlamak istemiyorum. Fakat hep o bilindik cümlelerle başlanır. Peki nedir o bilindik cümleler? Size ifşa etmem bildiklerinizi biliyor olmaktan soğutabilir. İşte pek bilinir olmamakla birlikte kendimi iyi hissediyorum galiba cümlesini bana kurdurtan bir şeyler yudumluyorum. Şimdi anladınız mı? Kurduğumuz cümlelerden tutun, içtiklerimize kadar bayat ve pasif yaşıyoruz. Biri bize "DUR" kelimesinin ne olduğunu öğretiyor ve biz durmayı öğreniyoruz. Biri bize "PERDE" kelimesini öğretiyor ve biz perdemizi çekmeyi öğreniyoruz. Kendimizi ve hayatı keşfedeceğimiz noktada duruyor ve perdeyi çekerek dışarıdaki güneş ışığından içimizdeki karanlığı koruyoruz. Neden? 

Onu gördüğüm günden bu yana yattığım yerin yatak olmak zorunda olmadığını anladım. İnsan bedeni iç huzuru ne kadar derinse o kadar gevşiyor ve gevşemiş bir beden toprağın üzerine uzanıp yattığında bile dünyanın en rahat uykusunu uyuyabiliyordu. Banyoya sadece terden arınmak için girilmezdi. Banyoda insan vücudunda keşiflere çıkabilirdi. Su damlacıkları daireler çizerken vücutta, bir anda kapıldığın her bir dürtünün anlamı ortaya çıkardı. En çok boynundan akan suda insan rahatlamış hisseder. Çünkü insanlar en çok boynundan öpülmeyi sever. Su, tüm vücudu yeniden doğmuş bir bebeğe çevirirken, ayaklar daha çok ihtiyar olur. Çünkü insanlar hayatı boyunca tüm yükü omzunda değil aslında ayaklarında taşır. Yürüdüğü yanlış yollar, sürekli sonu gelmeyen yollar, en hızlı koşma halinde bile yakalanmayan hayatlar insanların ayaklarında koca bir geçmişi barındırır. Ben onu gördükten sonra gerçekten uyumayı özlediğim zaman uyuyor ve bir yatak aramıyor, her duşta bedenimi yeniden tanıyorum. 

Gözlerinde sevişmeler vardı. Ona her bakışımda, onun orgazm seslerini göz bebeklerinde hissediyordum. Onunla ayaküstü metroda, arabada frene basarken, makarna yerken, tuvalette ve ayakkabılarımı giyerken kapı eşiğinde bile sevişiyordum. Onunla, gözlerinin zihnimdeki yansımasıyla bile boşalmam mümkündü. Bahar çiçekleri ve ter kokusu karışımı olan kokusu benim dokuz noktamı birden etkisi altına alıp içimi titretiyordu. Dudaklarım onun kokusunu alır almaz aralanıyor, şekil alıyor ve sıcaklık derecesi artmaya başlıyordu. Onu ne kadar geç öpersem, dudaklarımın alev alıp yangın çıkarması o kadar erkendi. Kokusu kulağımdan içeri sızıyor, kulaklarım titriyor ve kokusu sanki benim kulak memelerimi ısırıyor. Isırdıkça kokusu kulaklarımı, dünyaya sağır kalma korkusu umurumda bile olmuyor. Kokusu saçlarıma doğru estikçe saçlarım dalgalanıyor ve önümü kapatan saçlarım yüzümü okşarken onun kalçalarını okşuyor olduğumu hissediyorum. Saçlarım onun kalçalarına dönüşürken, saçlarımı kökünden asılıp ağzıma dolamak istiyorum.Kokusu omuzlarıma doğru konduğunda, kokusunun ağırlığı altında saatlerce ezilmek istiyorum. Omuzlarımı kum tanesine çeviren depreme dayanıksız bir ev oluyor kokusu. Kokusu dizlerimi kırarken yere yüz üstü düşüyorum. Kokusu beni diz kapaklarımın arkasından topuklarıma kadar öperken, vücudumda en sevdiğim yerimin diz kapaklarımın arkası olduğunu fark ediyorum. Sırtımda bir ter gibi süzülürken kokusu, ani titremem ellerimi sırtıma götürmeme sebep oluyor. Ellerim sırtımdaki teri silerken kokusu beni kaşımaya başlıyor. Doluyor kokusu bileklerimi ve sıkabildiği kadar sıkarken, kan içinde kalıyorum. İntiharı güzelleştiren kokusu akan kanımı bu sefer bir yara bandı gibi sarıyor ve kendi akıttığı kanın kurtarıcısı oluyor. Dilimin üzerine yatan kokusu dudak kenarlarımı ıslatmaya başlıyor ve sonra aniden içeri girerken, ağzımın içini karanlık ve serin bir mağara gibi kullanıp benimle orada sevişiyor. Gözlerden ve sıcaktan uzak, ağzımın içinde dilim kokusuyla sevişiyor. Onun kokusunu etime batırılmış iğneler gibi hissediyorum. Kokusunun etime batırdığı her iğne benim çığlıklarımı melodi haline getiriyor. Acı etimde hiç bu kadar zevkli olmamıştı. Onu böbreklerimin arasında bile hissediyorum. Onu seviyorum. Bu sadece sevmek. O benim leziz taslağım. Onu nefesimde seviyorum. Ruhumda seviyorum. Kanımda ve etimde...

YEŞİM TEKE

Yorumlar