Ağzımda gezdirdiğim anason şekeri gibiydi. Dilimin altına
aldığımda bileklerine ufak dokunuşlar yapıyordum. Tekrar dilimin üstüne
çıkardığımda, boynunda uzun uzun kalıyordum. Tamamen erittiğimde bile tadı hala
damağımda benimle oluyordu. Belki de ağzıma atmamıştım anason şekerini. Onu
düşlerken hayal gücüm sınırlarını aşıp peri bacalarının ardına kadar
saklanıyordu.
Peki ben onu ne zamandır çılgınca seviyordum? Ruhunun gömleğinin düğmelerini tek tek çözüp, teninin altındaki benliğine dokunmak istemek, sevmek değil miydi yoksa?
Boğazımda kaynar sular çalkalanıyor, onunla sevişmemişliğimin karası temizleniyor yana yana. Göz altlarım ile burnum arasındaki kasılma tahammül seviyemi zorluyor, kafamın bir kaya gibi sert oluşu onu duvara çarpma isteğimi arttırıyordu. Burada olsa beni yeni doğmuş bir bebek gibi arındırırdı diz kapakları. Duvara yansıyan gölgemiz bütünleşir, karşı evlere tek vücut görünürdük. Yerin soğuğu belime işlerken, kalçama doğru akan ter yerde kurur, aşkımıza dair delil olurdu.
Zamanla mücadelesinde başarısızlığa uğramış yorgun derisi, sert ve taze derime karışıp gerginleşir ve benimle aynı hastanede yeniden doğardı. Onu, anılarını biriktirip suladığı gözünün altındaki bahçesinden severdim. Sol elimde seyahate çıkmış bir kaç tel saçını okşarken sağ elimde onun evinin anahtarını yoklardım. Bulduğumda kilidi yavaşça çevirir, tek göz odasına başımı uzatırdım. Saatlerce odasının havasını koklar, mutfağında bayatlamış turtasını ağzıma alırdım. Bir misafir gibi bulduğumu yer, belki de yatıya kalırdım.
Çok susardı. Musluğa koşar, musluk akmazdı. Ben çocuğunu asla aç bırakmayan anne gibi ona koşar, susuz bırakmazdım. Bana, çok geç kalmış kupkuru dudakları. Sanki alt dudağı üst dudağından ayrılamayacakmış gibi çölleşmiş. Çölünde kaktüs olmak istiyorum.
Bir çatı katında kiremitlerin yerini değiştirmek istiyorum onunla. Bir ağaç gölgesinde o ağaca ben ona dayanmak... Kavurucu güneşte göğüs ucumdan akan teri parmak uçları ile silmek... Çamura bulaşan ayaklarım ile kalçasında parmak izi bırakmak, bir solucan gibi teninde sürünmek istiyorum. İki işaret parmağı sırtımdan belime, belimden göbeğime, göbeğimden baldırlarıma, baldırlarımdan diz kapaklarıma kaydığında, diz kapaklarımda hayali sözcükler yazsın istiyorum.
Onu yaşamak için geç kalmış olduğumun farkındayım. Belki de göreceği son insanın ben olma arzusu beni tetikliyor. İç içeyken yok olmak belki onu direk cennete götürürdü. Peki ya ben? Onu seviyor muyum yoksa öldürmek mi istiyorum?
YEŞİM TEKE
Yorumlar
Yorum Gönder