Bende ne zamandır bu anı bekliyordum der gibi bakıyordu, üç yaşlarındaki bir kız çocuğu. Kucağa gelir , bir küçük dünya ağırlığında. Ne zaman görsem, dünyanın bir gezegen olmadığını düşünürüm. Ele geliyor, kucağı kaplıyor, bir kelamlık ağızda, bazen yokuş yukarı yol. Dünya bu. Öyle enine boyuna düşünmeli, düz ya da yuvarlak kafa yormalık bir matematik probemi değil. Hele ki hiç gelmez lanetler okunmaya. Dünya ki bu, yosma değil. Bu yüzden midir nedir benim çok uzun bakmam bu kızcağıza? Elimde bazen şeker olur, elmalı. Dili dönmeye sevdalı, çocuk limonlu şekere. Ne yapayım ? Ya cebime atarım ya mideye yuvarlarım. Bir dal var. Balkonuma kadar sarkan, pek bir yaşlı. Yaşına rağmen yaprak açtırmaya kararlı bu ilkbaharda. Keşke bir yudum su onu fidan haline döndürecek olsa da ben bir kova suyu o sormadan döksem. Oturuyorum. Nerede mi ? Ne önemi var? Anlattığıma bakarsan, evimdeyim iki seksen. Ya da bu hikayenin evde ne işi var? Havasız kalır, bazen bazı hikayelerin astımı oluyor. Size mekan konusunda birşey anlatmak istemiyorum. Zaten sizin orası da, benim burası da aynı gökyüzünün altı değil mi ? Ah canına yandığım, gözümün iki karasından derin derin baktığım babam. Dün spatulasını bulamamış. Yanı yakıla benim hikayeye koştu. Baba ! dedim. Benim hikayemde senin spatulanın ne işi var ki? Haklısın! dedi. Herkes haklı. Elimizden söküp almadıkları sürece. Bir de kız çocukları var ışte. Bir avuç , dişi sinemin beyazı, dudağı ucundan azıcık böldüğüm pembe düş, gülüşü dünya. Neyimiz var ki masumiyetimizden başka? Onu da kaptırdık mı geriye çok kullanılmış paslı bir spatula gibi ömür kalıyor ışte!.
Yeşim Teke
Bir de kız çocukları var ışte. Bir avuç , dişi sinemin beyazı, dudağı ucundan azıcık böldüğüm pembe düş, gülüşü dünya. Neyimiz var ki masumiyetimizden başka?
YanıtlaSilGüzel gönül yetenekli kalem ilkbaharında bir fidan.
Gençliğine kalemine yüreğine sağlık Yeşim Teke.