Biraz anlatacaklarım var size.
Bu fotoğraf sosyolog George Simmel'in "modern kültürde çatışma" okumalarımı hatırlatıyor ;
Otobüs,tren ve tramvay kullanımının yoğunlaştığı bu yüzyıla kadar insanlar hiç bir zaman saatlerce tek kelime etmeksizin birbirlerine bakmak zorunda kalmamıştır.
Gözün işlevi kulağınkine göre ön plana çıkmıştır. .Bu nedenle kalabalıkların olduğu toplu taşım araçlarında gözleri görenler kulakları işitmeyen bir insana kıyasla daha huzursuzdur.
Çünkü bedenler yakınlaşırken, ruhlar o denli uzaklaşmakta, insanların birbirine karşı korku,şüphe ve yabancılaşma duygusu artmıştır.
Birey, geniş mekanlardaki zihinsel hayat koşullarını, mesafeleri ve kayıtsızlığın kendi bağımsızlığı üzerindeki baskısını en fazla metropolün kalabalığında hisseder. Böylece bedensel yakınlık, zihinsel uzaklığı da beraberinde getirmiştir.İnsanın kendisini böylesine yalnız ve kaybolmuş hissettiği başka bir yer yoktur.
Metropol, kişisel olan her şeyi yutarak büyüyen bir kültürün tüm çıplaklığıyla sergilendiği bir sahnedir adeta. Burada resmi kamu binaları ve şirket ofisleri, okullar, alış veriş merkezleri ve teknolojinin yarattığı harikalar da dayanılmaz ölçüde billurlaşmış ve şahsiyetleri aşmış bir 'Tin' söz konusudur.Öyle ki kişilik, bunun etkisi altında kendisini idame ettiremez.
Toplumsal ilişkilerin nesneleşmesinin en uç biçimi olan kentsel varoluş, birey ile toplum arasında içsel bir mesafeyi gerektirmiştir. Çünkü metropol iletişiminin o mahşeri kalabalığı, renkli düzensizliği, katlanılmaz olurdu. Ticari,mesleki,sosyal ilişkileriyle kent hayatı, bizleri muazzam sayıda insanla fiziksel yakınlığa zorlamaktadır. Bu durumda ilişkiler nesneleşmektedir. Eğer toplumsal ilişkilerde içsel bir sınır olmasaydı duyarlı insanlar umarsızlığın kuyusunda büsbütün kaybolup giderdi.
SİYAH PALET
Bu fotoğraf sosyolog George Simmel'in "modern kültürde çatışma" okumalarımı hatırlatıyor ;
Otobüs,tren ve tramvay kullanımının yoğunlaştığı bu yüzyıla kadar insanlar hiç bir zaman saatlerce tek kelime etmeksizin birbirlerine bakmak zorunda kalmamıştır.
Gözün işlevi kulağınkine göre ön plana çıkmıştır. .Bu nedenle kalabalıkların olduğu toplu taşım araçlarında gözleri görenler kulakları işitmeyen bir insana kıyasla daha huzursuzdur.
Çünkü bedenler yakınlaşırken, ruhlar o denli uzaklaşmakta, insanların birbirine karşı korku,şüphe ve yabancılaşma duygusu artmıştır.
Birey, geniş mekanlardaki zihinsel hayat koşullarını, mesafeleri ve kayıtsızlığın kendi bağımsızlığı üzerindeki baskısını en fazla metropolün kalabalığında hisseder. Böylece bedensel yakınlık, zihinsel uzaklığı da beraberinde getirmiştir.İnsanın kendisini böylesine yalnız ve kaybolmuş hissettiği başka bir yer yoktur.
Metropol, kişisel olan her şeyi yutarak büyüyen bir kültürün tüm çıplaklığıyla sergilendiği bir sahnedir adeta. Burada resmi kamu binaları ve şirket ofisleri, okullar, alış veriş merkezleri ve teknolojinin yarattığı harikalar da dayanılmaz ölçüde billurlaşmış ve şahsiyetleri aşmış bir 'Tin' söz konusudur.Öyle ki kişilik, bunun etkisi altında kendisini idame ettiremez.
Toplumsal ilişkilerin nesneleşmesinin en uç biçimi olan kentsel varoluş, birey ile toplum arasında içsel bir mesafeyi gerektirmiştir. Çünkü metropol iletişiminin o mahşeri kalabalığı, renkli düzensizliği, katlanılmaz olurdu. Ticari,mesleki,sosyal ilişkileriyle kent hayatı, bizleri muazzam sayıda insanla fiziksel yakınlığa zorlamaktadır. Bu durumda ilişkiler nesneleşmektedir. Eğer toplumsal ilişkilerde içsel bir sınır olmasaydı duyarlı insanlar umarsızlığın kuyusunda büsbütün kaybolup giderdi.
SİYAH PALET
Yorumlar
Yorum Gönder