Onun yalnızlığının bir adı yoktu. İki çocuğuyla yaşayan bekar bir anneydi; çocuklarının babası olan adamdan kurtuluncaya kadar çekmediği eza kalmamıştı. Şimdi ondan uzaktaydı ve bu bir mutluluk kaynağıydı onun için. En çok sevdiği şey, gecenin geç saatlerinde, çocuklarını uyuttuktan sonra, hafif bir jazz müziği eşliğinde, kanepeye uzanmak, şarabını yudumlarken, aklından geçen ayıp şeylerin kollarına kendini bırakmaktı.
Ayıp şeyler; niye ayıptı ki? İnsan doğasının vazgeçilmezi, sevişmek, neden ayıp olarak karşılanıyordu acaba? Nedenini bilmiyordu ama onun için doyumsuzdu. Fakat, bir sorun vardı; uzun zamandır, hiçbir erkekle sevişmemişti. Dahası erkeklerle baş başa kalmak, onun için dayanılmaz oluyor, panik atak geçirmesine sebep bile olabiliyordu. Eski kocası olacak adamın onda açtığı derin yaraların eseriydi bunlar. Çekinmeden, gerilmeden, gönül rahatlığıyla bir erkekle sabaha kadar doyasıya sevişmeyi o kadar çok özlemişti ki!
Müziğin büyülü tınısı, şarabın esrikliğiyle karıştığı zaman, gözlerini kapatır, bedenini hayallerinin kollarına bırakıverirdi. tam olarak yaşamak denmese de yaşamış kadar oluyordu. Hele iş yorgunluğunun üzerine, mastürbasyon yaparak boşalıp, sarhoşluğunda etkisiyle kanepede sızıp kaldığı zamanlar hiçte az değildi. Sevişmek istiyordu, delice ve en ayıp kelimeleri sarf ederek.
iş çıkışı, arkadaşıyla çarşıda buluşacak, alış-veriş yapmaya gideceklerdi. Bugün maaşını almıştı ve çocuklarına yeni kıyafetler almayı düşünüyordu. Tabii kendisine de. Arkadaşı onu sözleştikleri durakta bekliyordu. Birlikte, biraz ötelerindeki alış veriş merkezinin yolunu tuttular.
Buradaki mağazaların vitrinlerine bakmak, koridorlarını dolduran insanların sevinçlerine neşelerine şahit olmak, arada mağazalara girip, ürünlere yakından dokunmak çok hoşuna gidiyor, yaşadığını hissettiriyordu ona. Yorulduklarında yiyecek kısmına geçip, canlarının istediği şeyleri alıp yerken dedi kodu yapmak ayrı bir zevkti.
Gene öyle yapmışlardı, yiyecek bölümünde, yiyeceklerini almış bir yandan yiyor, bir yandan keyifli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Hemen yan masalarına birisi geldi. Uzun boylu, uzun saçlı, sert bakışlı, ama duruşunda farklı bir asalet taşıyan adam. O da onla gibi yiyeceğini almış, masaya geçmişti. Yalnızdı. Karizmatik yüz hatları vardı, çekik gözleri, çok derin bakıyordu. Ve kadın, bütün bu ayrıntıları saniyeler içinde nasıl fark ettiğini düşünürken buldu kendini. Arkadaşı bir şeyler anlatıyordu ama onun aklı adamda kalmıştı. Adam, buram buram testosteron kokuyordu sanki. O an, orada gidip adamın kucağına oturup, ince dudaklarını ısırarak öpmek istiyordu. Kalbini atışları hızlanmış, bacak arası ıslanmış, meme uçları isyana kalkışmıştı. Yüzünde ve boynunda boncuk boncuk terler oluşmuştu. Arkadaşının koluna itmesiyle kendisine geldi. Nerelere daldığını sordu, o hiç diye yanıt verdi.
Zor bela dedikodularına döndü. Tam o sırada adam, onlardan yana bakıyordu. Arkadaşı bunu fark etmiş adama doğru bakıyordu. Onun da dikkatini çekti ve başını çevirdi. Adam kibar bir tavırla, tuzluğu rica etti; uzattılar, kullandı ve teşekkür ederek onlara geri uzattı.
Kadınlar birbirlerine bakıp kikirdeştiler. Sonra birlikte masadan kalkıp, adamı arkalarında bırakarak mağazalara doğru uzaklaştılar. Kadının aklı adamda kalmıştı.
Kadın arkadaşıyla aynı mahallede oturuyordu. Evleri yakın sayılırdı. Kendi evi arkadaşının evinden, bir kaç bina ötedeydi. Öpüşüp ayrıldılar. Tam kendi oturduğu binanın önüne gelmişti ki, tuhaf tesadüf kendini gösterdi. Alış veriş merkezinde ki adam karşısındaydı. Şaşkınlık içinde gülümsediler, gözleri birbirine kenetlenmişti sanki.
Adam bir adres aradığını söyledi ve yardımcı olup olamayacağını sordu. Kadın adrese baktı, mahallenin eski halinden bir adresti ve adresteki ev çoktan yıkılmıştı. Adam şehirde yabancıydı. Şaşırdı. Durumu kadına anlattı. Kadın, adama karşı içinde anlam veremediği bir sıcaklık hissetmişti. Adamın konuşması, kibarlığı karşısındakini sarıp sarmalıyordu adeta.
Eve çıktılar, kadın kahve yaptı içtiler ve oradan buradan sohbete daldılar. Zaman hızla geçmişti. İkisi de birbirleriyle sohbet etmekten keyif alıyorlardı. Çocukları geldi. Adam çocuklarla da tanıştı. Tam o sırada kapı çaldı. Üst komşusunun oğluydu ve çocuklarını evlerine davet ediyordu. Hep yaptıkları şeydi ya üst komşuda, ya da kendilerinde birlikte oynuyorlardı. Çocukları gönderdi. Adamı akşam yemeğine kalmaya ikna etti.
Yemeği hazırlarken, düşlerimde yaşadığım gerçeğe dökülecek dedi. Tuhaf, başka erkeklerle daha önce yalnız kalışlarında hep rahatsız oluyor, bir an önce onlardan ayrılmak için fırsat kolluyordu. Ama bu adamın varlığı huzur veriyordu, rahatlatıyordu onu.
Akşam yemeğini baş başa yediler. Çok keyifli geçmişti. Sofrayı kadın hazırlamıştı ama adam dayanamayıp toplamasına yardımcı olmuştu. Sonra, şaraplarını açıp kanepede sohbete daldılar. fonda yine güzel bir jazz müziği vardı. Bir an gözleri birbirine takıldı, dudakları sustu ve aralarında karşı konulmaz çekimi hissettiler. Derken; kadın panter gibi adamın üzerine atlayıp dudaklarını dudaklarına yapıştırdı. Öyle ateşli, öyle histerik öpüyordu ki, adam altında adeta erimişti.
Hangi ara soyunduklarını onlarda fark etmemişlerdi. ikisi de çırılçıplaktılar. Adam kadını dudaklarından başlayıp kasıklarına kadar öpüp yalamış şimdi bacaklarının arasında, derin vadide hazine arıyordu adeta. Dili her değdiğinde kadın zevkten kıvranıyor, inliyor, adamın başını bastırıyordu.
Sonra adamı saçlarından tutup kanepeye oturttu, dizlerinin üzerine çöküp, adamın bacak arasında kendi hazinesine ulaştı, uzun uzun, zevkle, bıkmadan, sonra doğrulup adamın kucağına attı kendini. Adamın kucağına oturur oturmaz, saçlarından tutup, memelerini adamın ağzına verdi. Adam kadınla adeta bir bütün olmuştu. Zevk şelaleleri birbirine karışıyor, odayı inlemeler kasıp kavuruyordu. iki vahşi beden, testosteron bombardımanının altında, aldıkları derin zevkle kıvranıyorlardı.
Sabah kapının çalmasıyla uyandı kadın. Çıplaktı ama tek başınaydı. Hemen üzerine bir şey geçirdi ve kapıyı açtı. Çocukları komşularında kalmıştı gece ve eve dönmüşlerdi. Çocuklarıyla kahvaltıya geçtiler. Anlam veremiyordu, o seviştiği adam ne zaman gitmişti acaba? Laf arasında çocuklara, akşam tanıştıkları amcayı sevip sevmediklerini sordu. Çocuklar tuhaf şekilde annelerine baktılar. Hangi adam dediler bir ağızdan. Kadın daha çok şaşırmıştı. Bu aklının bir oyunu muydu acaba?
Olsundu, müthiş bir gece geçirmişti ve rahatlığını bütün bedeninde hissediyor, kendisini olduğundan daha fazla mutlu hissediyordu.
MEHMET KOÇ
Yorumlar
Yorum Gönder